YAŞAMAK AZMİ…
 
Michael herkesin imrendiği biriydi. Her zaman
neşeliydi ve çevresine hep olumlu şeyler söylerdi.
Birisi ona nasıl olduğunu sordugunda :
Daha iyi  olamazdım diye yanıtlardı. Doğal bir
motivatördü. Eğer çalışanlardan  birisi işyerinde kötü
bir gün geçirmişse, Michael, ona durumun olumlu
taraflarına bakmasını söylerdi.
Michael'in bu tarzı beni çok meraklandırdı  ve bir gün
Michael'a gidip sordum ;
Anlamıyorum!
Her zaman nasıl bu kadar pozitif biri olabiliyorsun?
Bunu nasıl yapıyorsun?  Michael yanıtladi: Her sabah
kalktığımda kendime diyorum ki :
Bu gün iki  seçeneğin var: ya iyi bir ruh halinde
olabilirsin ya da kötü bir ruh  halinde, seçimini yap.
 
Ben de iyi bir ruh halinde olmayı tercih ediyorum.
Kötü bir şey olduğunda, ya kendimi kurban olarak
görebilirim ya da bu durumdan bir şey öğrenebilirim.
Ben de bir şey öğrenmeyi tercih ediyorum.
Ne  zaman birisi bana derdini anlatsa, onu sadece
dinleyebilir, ya da hayatın  olumlu taraflarını
gösterebilirim. Ben de ikincisini tercih ediyorum.
Itiraz ettim: Hayır bu kadar da basit değil.
Evet bu kadar basit, Michael yanıtladı ve devam etti :
 
Yaşam seçeneklerden ibarettir. Gereksiz ayrıntıları
bir kenara bıraktığında her  durumun bir seçenek
olduğunu görürsün. Olaylara nasıl tepki vereceğini sen
seçersin. İnsanların senin ruh halini nasıl
etkileyeceğini kendin seçersin. Nasıl bir ruh hali
içinde olacağını kendin seçersin. Hayatını nasıl
yasayacağın da senin seçimine bağlıdır.
 
Michael'in söyledikleri üzerinde uzun uzun düşündüm.
Bir süre sonra kendi işime başlamak için işyerinden
ayrıldım. Birbirimizle teması kaybettik, fakat hayat
hakkında bir seçim yapacağım sırada sık sık onu ve
hayata bakış şeklini düşündüm. Bir kaç yıl sonra,
Michael'in ciddi bir iş kazası geçirdiğini duydum. 18
saatlik bir ameliyat ve yoğun bakımdan sonra,  Michael
sırtına yerleştirilmiş demir çubuklarla hastaneden
taburcu edilmişti. Kazadan 6 ay sonra Michael'i gördüm.
Kendini nasıl hissettiğini sorduğumda, daha iyi
olamazdım, yara izlerimi görmek ister miydin? diye
şakayla karışık yanıtladı.
 
Teklifini reddettim, ama kaza esnasında  beyninden
neler geçtiğini kendisine sordum.
 
Michael yanıtladı : 'ilk aklıma gelen şey yeni doğacak
kızımın sağlığı oldu. Yerde yatarken iki seçeneğim
olduğunu düşündüm. Ya yaşayacaktım, ya da ölecek. Ben
yaşamayi tercih ettim.
Korkmadın mı?
Bilincini kaybetmedin  mi? diye sordum. Michael
yanıtladı:
İlkyardım görevlileri bana sürekli  düzeleceğimi
söylediler. Fakat hastaneye getirildiğimde,
doktorların  hemşirelerin yüzlerindeki ifadeyi görünce
gerçekten korktum. Gözleri adeta benim öldüğümü
haykırıyordu. O anda bir şeyler yapmam gerektiğini
anladım. Ne yaptın? diye sordum.
Michael yanıtladı: İri  cüsseli bir bayan hemşire bana
sürekli sorular soruyordu. Benim herhangi  bir şeye
karsı alerjik olup olmadiğımı sordu.
Evet, yerçekimine karşı alerjim var' diye bağırdım.
Gülüşmeleri üzerine onlara dedim ki; ben yaşamayı
seçiyorum. Beni ölü biri gibi değil canlı  birisi gibi
ameliyat edin!
Michael hem doktorlarının yeteneği, hem de  inanılmaz
tavrı sayesinde yaşamayı başardı.
Her gün hayatı dolu dolu  yaşamak için seçme hakkımız
olduğunu ondan öğrendim. Yaşama olan tavır ve  bakış
açımız her şeydir. Bu nedenle yarın için üzülmeyin,
bırakın yarın kendisi için üzülsün.
Her geçen günün kendine yetecek kadar derdi vardır'.
Kaldı ki, bugün, dün kaygılandığınız yarındır.


Site Tasarımı ©2017 Yıldırım ALKAN. Tüm Hakları Saklıdır.

web
counter